Ağustos 1953’te tanıtılan Mercedes-Benz 180 (firma içi kodu W120), markanın ponton formundaki karoserisiyle ürettiği ilk binek otomobil olarak tarihe geçti. İlk kez 1946’da ABD’de geliştirilen bu ponton yapı stili; tamamen entegre çamurlukları ve dikdörtgen zemin planıyla dikkat çekiyordu. Bu yeni tasarım yaklaşımı yalnızca daha düşük hava direnci ve azaltılmış rüzgar gürültüsü sağlamakla kalmadı, aynı zamanda daha geniş ve ferah bir iç mekân da sundu.
Mercedes-Benz’in otomobil üretim tarihinde bir başka yenilik ise bu modelin kendinden taşıyıcı gövde yapısıydı. Şasiyle tamamen kaynaştırılmış bu yapı sayesinde burulma direnci, 170 serisinin geleneksel yapısına göre önemli ölçüde artırılmıştı.
O dönemin standartlarına göre oldukça modern kabul edilen bu mühendislik çözümü, otomotiv uzmanları tarafından genel olarak olumlu karşılandı. Ancak aracın, 170 Sb modelinden aktarılan yandan supaplı motoru eleştirilmeden geçilmedi. Her ne kadar güvenilirliğiyle sorun yaratmasa da 52 beygirlik bu motor, performans açısından pek etkileyici değildi.
Sürüş özellikleri ise selefi olan 170 Sb’ye kıyasla daha da geliştirilmişti. Ön ve arka süspansiyon sistemleri temelde benzer yapıya sahip olsa da bazı teknik detaylarda iyileştirmeler yapılmıştı. Örneğin ön tekerlekler, artık doğrudan şasiye değil, “sürüş çerçevesi” (Almanca: Fahrschemel) adı verilen U şeklinde preslenmiş sac parçalardan oluşan özel bir aks taşıyıcısına monte ediliyordu. Bu parça sadece ön süspansiyonu değil, aynı zamanda motoru, şanzımanı ve direksiyon sistemini de taşıyordu. Ayrıca üç noktadan sessiz bloklarla şasiye bağlanarak yol gürültüsünü minimize ediyordu.
Arka süspansiyon ise, Mercedes’in başarıyla uyguladığı salıncak aks sistemiydi. Bu sistemde her iki arka tekerlek, artık daha uzak konumlandırılmış uzunlamasına kontrol kollarıyla daha stabil hale getirilmişti.
Ocak 1954'te W120 serisi, 180 D modeliyle genişletildi. Bu yeni versiyon, temel olarak benzinli kardeşi 180 ile aynı yapıya sahipti; aralarındaki farklar yalnızca, 170 DS modelinden alınan dizel motor, 12 voltluk elektrik sistemi ve farklı arka aks oranıyla sınırlıydı. Böylece, sadık dizel kullanıcıları da artık modern ponton tasarımının getirdiği tüm konfor ve sürüş avantajlarından faydalanma şansına sahip oldular.
Eylül 1955'te, hem benzinli hem dizel modeller, daha önce 220 a modelinde kullanılmış olan yeni tip bir arka aks ile donatıldı. Bu, düşük konumlu döner noktaya sahip tek mafsallı salıncak aks sistemi idi. Yeni sistem, yol tutuşu açısından belirgin iyileşmeler sağlıyordu; çünkü tekerleklerdeki iz genişliği ve kamber açısı değişimleri minimuma indirgenmişti.
Mart 1956’da ise dört silindirli Ponton modellerine bir yenisi daha eklendi: Mercedes-Benz 190. Bu model, temel olarak 180’in geliştirilmiş bir versiyonuydu, ancak daha güçlü bir motorla donatılmıştı. 190 SL roadster modelinden türetilen, 1.9 litrelik üstten supaplı motor, düşük sıkıştırma oranı, yumuşak zamanlamalı eksantrik mili ve tek kademeli karbüratörle biraz daha sakinleştirilmişti ve 75 beygir güç üretiyordu.
Motorun montajı da yeniden gözden geçirilmişti: 180 ve 180 D modellerinde motor yalnızca ön taraftan desteklenirken, 190 modelinde motor artık iki ek noktadan daha desteklenerek daha dengeli bir şekilde sürüş şasisine yerleştirilmişti. Aracın artan performansına uygun şekilde fren sistemi de güçlendirilmişti. Ön tekerleklerde, ısı dağılımını iyileştiren nervürlü "turbosoğutmalı" fren tamburları ve daha geniş fren balataları kullanılmıştı.
Dış tasarımda ise 190 modeli, daha sade kardeşlerinden ayrılan bazı estetik detaylara sahipti. Bunlar arasında ön kapılarda küçük açılır camlar (döner camlar), cam altlarını çevreleyen krom çıtalar, yatay krom şeritli genişletilmiş radyatör ızgarası, çamurluklara kadar uzanan asimetrik hava giriş süslemeleri, krom yağmur kanalları, daha büyük arka farlar, havalandırma deliklerine sahip jantlar ve büyük yıldızlı özel tekerlek kapakları yer alıyordu.
Mercedes-Benz, Ağustos 1957’de “Daha değerli, ama daha pahalı değil” sloganıyla dört silindirli Ponton modellerinde bir dizi yenilik sundu. Bu dönemde neredeyse tüm sedan modelleri hem iç hem dış tasarımda çeşitli iyileştirmelere kavuştu.
Tüm dört silindirli sedanlar —180, 180 D ve 190—, yenilenmiş iç döşemelerle donatıldı. Arka tampon köşe koruyucularına entegre edilen yeni plaka aydınlatmaları ve bagaj kapağına eklenen yeni tip "istiridye kabuğu" tutma kolu, tüm modellerde ortak güncellemeler arasındaydı.
Ancak en köklü değişim, 180 modelinde görüldü. Artık 180 a olarak adlandırılan bu versiyon, 190 modelinin motorunu temel alan, üstten eksantrik mili ile çalışan 1.9 litrelik bir motorla donatıldı. Ancak bu motor, sıkıştırma oranının düşürülmesi ve çift yerine tek karbüratör kullanımı sayesinde 65 beygir güce indirgenmişti. Böylece 180 a, süper benzin yerine normal benzinle de çalışabilecek şekilde ekonomik hale getirildi.
180 a'nın dış görünüşü de geliştirildi. Dizel versiyonu 180 D’nin aksine, 190 modelinden alınan genişletilmiş arka stop lambaları, hava girişlerindeki krom süs şeritleri ve daha geniş radyatör ızgarası gibi estetik detaylara kavuştu. Ancak ızgara, 190’daki gibi yatay krom şeritler içermiyordu.
Nisan 1958 itibarıyla, hem 180 hem 180 D modellerine de ön kapılarda küçük açılır camlar (döner camlar) eklendi ve jant kapakları artık daha büyük Mercedes yıldızını taşıyan, 190 modelinden alınan versiyonlarla değiştirildi.
Eylül 1958’de ise Mercedes-Benz, dizel motorlu serisine 190 D modelini ekledi. Bu araç, benzinli 190’ın motor bloğu üzerine geliştirilen ve 50 beygir güce sahip yeni bir 1.9 litrelik dizel motora sahipti. Gövde ve donanım bakımından, benzinli versiyonla birebir aynı olan bu yeni model, hem daha yüksek performansı hem de artırılmış sürüş konforu sayesinde kısa sürede ticari başarı yakaladı.
Kaynak: Mercedes-Benz Daimler AG Arşivi
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder